Elzara Batalova: Bütün sorunlarımızı Türk Dünyası ile birlikte aşacağık

Kırım Türk Dünyasının tarihi topraklarındandır. Tarihboyu bir çok vahşetler, acılar yaşamışdır. II Dünya Savaşı zamanı 18 May 1944-cü ilde Almaniya ile işbirliyini bahane getirerek eski Sovetler Birliyi yerli Kırım Tatar ehalisini sürgün edibdir. Onların  böyük bir kısmını Özbekistana, bir kısmı Kazakistana,  kalanlarını ise Rusiyanın Güney Sibir bölgelerine köçürdüler. Ehalinin böyük bir kesimi sürgün döneminde hayatını kayb etdi.

Bu gün de hemin çek-çevirler davam etmekdedir. Bütün bu tarihi yaralara bakmayarak, Kırım Türkleri öz dilini, musikisini, edebiyyatını, şeirini, sözünü, bir sözle  halkın yeniden canlanması üçün gerek olan öz kültürünü koruyub saklaya bilmişdir. Biz onunla hem öz yaradıcılığı, hem de Kırım Tatar kültürü konusunda söhbet ettik.

Bilgi üçün: Elzara Batalova Ukraynanın, hem de Kırım Tatar Özerk Cuhuriyyetinin şeref ordenli sanatçısıdır. “Evpatoria-88”, “Kırım İncisi”, “Şarkı Vernisajı”, “Kırım Şafakı”  yarışmalarının qalibidir. “Veselad”,  “Sizin Şafak” adlı festivallarının Qrand Pri ödülünü almışdır. “İfa edir Elzara Batalova”, “Elzara” isimli musikili filmler onun yaradıcılığı konusu olarak çekilmişdir. İndi Kırım Tatar elinin ATR kanalında “Acı Biber” verilişinin sunucusudur.

 

- Elzara hanım, Kırım Tatarları çok acı tarih yaşamış bir halkdır.  Nece oldu ki, bu kadar olaylardan sonra öz kültürünüzü koruyub saklaya bildiniz?

- Düşünürem ki, kültürümüzün korunub saklanmasında halkın azmi, onun ruhunun güclü iradesi önemli rol oynayıb. Biz inamımız sayesinde, Tanrıya çok şükür olsun ki, adet-enenelerimizi koruyub saklaya bilmişik ve neyin bahasına olursa olsun öz yurdumuza geri dönmüşük. Menim ata-babam Sibire sürgün edilmişdi. Kırımın sıcak kucağından çıkıb en soğuk, yaşanması zor olan yerlere acımasızca sürgün edildiler. Nenemin indi de danışdıklarından hatırlayıram ki, sade yerli ehali bizlere yardım edirdi. Ehaliye sıcak geyinecek paltar verir, işle temin edirdiler. Daha sonra ailemiz Özbekistanda  yerleşdi. Sürgüne mahkum olmuş Kırım Türklerinin bir kısmı da burada yaşayırdılar. O dönemde Kırımda sadece 10 aile var idi. Babam ve nenem 1967-ci ilde geri dönmek izni çıkandan sonra Kırıma dönen ilk insanlardan idiler. Ancak geri döndükde Kırımda kimse bizleri gözlemirdi. Ailemize gereken yardım ve destek verilmirdi. Kırımdan toplumu daha da uzaklaşdırmak üçün yene de kanunsuz yollara el atırdılar. İnsanları adice pasaporta qeydiyyatına almırdılar. Hayat durmunun normallaşmasına icaze vermirdiler. Ehalini yeniden Özbekistana, Kazakistana ve ya Sibire getmesi üçün mecbur edirdiler. Ev, iş elde etmek üçün ehaliye en az 20 il vakit gerekdi. Nenemin danışdıklarından onu da hatırlayıram ki, ilk illerde keçimini temin etmek üçün ormanlardan ot, kizil yığıb satırdılar, belece yemek elde etmek üçün para kazanırdılar. Kırıma ilk dönenler üçün yardım aktarışı zamanı babam Cafer Asanov iki kere akademik  Dmitri Saharovla görüşmek imkanı bulmuşdu. Akademik Saharov öz növbesinde çok böyük yardımlar eledi. Bundan elave babam hakkında Nikolay Safranovun “Kırım Tatar avukatının notları” kitabında da rast gelmek mümkündür. Kırıma dönen yol çok uzun, ağrılı ve acılıdır. En dehşetlisi ise bu yol hele de bitmek bilmir!

 

- Öz yaradıcılığınız barəsində danışaq.

- Heç neyi deyişmek istemeyen insanların bir çokları ölkeni terk edir. Kırım Tatar halkı üçün sade bir dönem olmasına bakmayarak, bir sanatçı olarak yene de halkımızın mutlu olması üçün çalışıram. Sevgi, dostluq hakkında musikiler ifa edirem. Kırım Türklerinin  sayı çok azdır. Biz öz kültürümüzü, adet-enenelermizi korumalıyıq. Bize heç bir halda savaş gerek deyil. Birmenalı şekilde bütün Türk Halklarının birlik içinde olması, bir-birilerine yardım etmesi gerekir. Biz birlikde güclüyük, birlikde intibah yarada bilerik. Men tez-tez Kazan, Romaniya, Kiyev ve Türkiyede keçirilen festivallarda bulunuram. Çok sağ olsunlar, hep birlikde dayanmağa çalışırıq. Çok sade ailede dünyaya gelmişem.  Anam musiki oyretmeni idi. İlk eyitimimi de ele ondan almışam. 1988-ci ilde “Evpatoriya-88” yarışmasında katıldım. O zamankı çağda şou-biznes yok idi. Her hansı hiyle ile qalib gele bilmezdin. Öz sesim ve ifa tarzımla diqqetleri üzerime çeke bildim ve birinci yeri kazandım. Artık doqquz yaşımda eski Sovetler Birliyinin bütün ölkelerinde qastrollara çıkmağa başladım. Belece sanat hayatım yarandı. Daha sonra Kiyev Dövlet Teatr Universitetini bitirdim. Şou-biznes yaradıkdan sonra problemler yaşanmağa başlandı. Deyerler deyişmeye başladı. Maliyye yardımına ve menecerlere ehtiyac duyuldu. Şou-biznesin çerçivelerinde hareket etmeliydin. Anama minnetdaram ki, meni şou-biznesin vahşi ellerine vermedi. Belke ele ona göredir ki, o kadar da populer deyilim, kliplerim çok deyil, milyonlarım, limuzinlerim yokdur. Öz kültürümüz, ruhumuz, menliyimiz, milli geyimlerimiz, milli ornamentlerimizin zenginliyi mene bes edir. Sanatıma bele davam etmek isteyirem ve Türk Dünyasından Kırım sanatçılarına destek bekleyirem.

 

- Kırım Dövlet Teatr Universitetinde eyitim aldığınızı dediniz. Teatr ve kino sahasında çalışırsınızmı?

- 1994-cü ilde Müzikl Kültür filminde çekilmişem. Filmin adını da menim ismimle “Elzara” adlandırdılar. Daha sonra bir çok ödüller kazanan “Tatar triptixi” filminde çekildim. Han Girienin çağında yaşayan bir kızı canlandırdım. Ailesinden gizli yazmağı, okumağı öyrenen ilk proqressiv Kırım Tatar kızının rolunu oynadım. Bundan elave bir sıra seriallarda da rol almışam. Teatr menim üçün tamamile başqa bir alemdir. Hansısa rolda çıkış ederken aktyor sanki başqa bir aleme keçir. Bununla yanaşı seyirciler yok kimi davranır, hemin an sahnede baş verenleri yaşayır. Kırımda bu gun tek bir teatr var: Kırım-Tatar Musiqili Teatrı. Oraya ancak tamaşaçı kimi getmişem. Amma heç vaht çıkış etmemişem. Çünki Kırımda uzun zaman yaşamamışam. Devamlı olarak, farklı-farklı bölgelere seferler etmişem. Bir şeherde uzun süre kalmamışam.

 

- ATR TV kanalında “Acı Biber” verilişinin aparıcısısınız...

- Öyle. Ancak utanaraq deyirem ki, verlişe davet edildiyim zaman yemek bişirmeyi bacarmırdım. Dediyim kimi, günlerimi çohu seferlerde keçirdi. Evde kalıb kulinariya ile meşqul olmağa zamanım olmurdu. Başkanlık ise verlişde yalnız menim aparıcı olmağımı isteyirdi. Belece yemek bişirmeyi de öyrenmeye başladım. Her qonağımdan yeni neyise öyrenirem. Artıq kururla özümü aşbaz adlandıra bilerem. Azerbaycan kültür, tabiat zenginliklerine malik olan bir ölkedir. Çok konukperver halkı vardır. Men de Kırım-Azerbaycan cemiyyetinin temsilçisi Rahim bey  Hümbetovu verlişime konuk etmişdim. Azerbaycan kültüründen, adet-enenesinden hayli konuşduk. Onunla beraber bir reqqase hanım da gelmişdi. Men size demeliyem ki, Kırım Türklerinin kültürü ile Azerbaycan kültürü arasında çok böyük benzerlikler var. Özellikle Azerbaycan metbehinin vurqunuyam. Azerbaycanda Qarabağ probleminin olduğunu da üzüntü ile söyleyirem.

 

- Kırım tatar kültürünün geleceyini nece görürsünüz?

- Hele ki, sanat adamları öz gücüne güvenir. Bizim çok deyerli genclerimiz var. Çok müdrik, bilincli yaşlı sanat ustadlarımız var. Buna göre eminem ki, bizi böyük gelecek gözleyir. Bu gün Kırımda öz dilimizde yayımlanan ATR TV kanalı ve Meydan fm kimi radio fealiyyet gösterir. Bizim genclerimiz öz istedadlarını göstermeye çalışırlar ve daha çok ana dilinde ifa edirler. Yaşlı nesil ise unudulmuş kültürümüzü geri qaytarır, yeniden canlandırır.

- Türk Dünyası sanatçıları ile bağlılıklarınız varmı? Kiminlese birlikde  şarkı okumak isterdinizmi?

- Tabii ki, çok sayda seferler edirem ve her ölkede sanat adamları ile görüşürem. Meselen, Türkiyede olarken Azerbaycan sanatçı Azerinle birlikde “Ey güzel Kırım” şarkısını ifa etmişdik. Çok isterdim ki, Türkiyeli sanatçı Orhan Gencebayla da bir şarkı ifa edem. Orhan Gencebay XIX yüzillikde Türkiyeye göçmüş Kırım Tatarlarındandır.

 

- Gelecekde seferleriniz olacakmı?

- Son zamanlar Kırımda baş verenlere göre özellikle ruhdan düşmüşdüm. Heç bir iş görmek istemirdim. Bilirsiniz, sanat adamları hayli hassas olurlar. Ancak bir kadar düşündüm ki, sanat adamları çalışmasa Kırımın durumu nece olacak? Buna göre sanatçılar özlerinde güc tapmalıdır. Üzerinde çalışdığım Kırım-Tatar dilinde bir neçe şarkı var. Yakın zamanda takdim olunacak. Türk Dünyasının düzenlediyi bütün musiki festivallarında çıkış etmek isterdim. Yarışmalardan ise en çok Türkvizyon diqqetimi celb edib. Bu yarışmada birincilik uğruna deyil, Türk birliyini görmek, Özbek, Kırğız, Tatar, Saka ve diger Türk yurdlarından olan sanatçılarla bir sahneni bölüşmek üçün getmek isterdim.

 

- Size ve şahsınızda bütün Kırım Türklerine başarılar dileyirem.

- Sağ olun. Men de kardaşım, dildaşım Azerbaycan Türklerine salamlar deyirem. Ne yahşı ki, Türk Dünyası var. Bizler inanırıq ki, zamanla bütün sorunları birlikde adlayacağıq. Her bir Türk insanına mutluluklar dileyirem.

XUDAFERİN.eu üçün, Lale CEBRAYIL

19:04